2 Oca 2008

Güzel Bir Köşe Yazısı - "tehlike"ye dair...

Yeni yılın hepinizin gönlünce geçmesini dilerken, yeni yıldaki ilk blog yazımı 2 Ocak 2008 tarihli Cumhuriyet gazetesinden büyük usta Cüneyt Arcayürek'ten sunuyorum.

CÜNEYT ARCAYÜREK

Umut

Bir ankete göre kimi ülkeler, Türkiye bu ülkeler arasında ilk sırada, yeni yıla umutla bakıyor.

Güncel kimi olaylara, yeni yıla iyimserlik ve umutla bakmak dinsel bir terbiyenin sonucu olsa gerek.

Kimi kamyonlarda rastlarsınız; Allahım kazadan koru! Yola çıkarsınız arkanızdan Allah kazadan beladan korusun! Hastalanır, Allah'a sığınır.

Şoför aklına güvenmez. Yola çıkana, kazadan uzak durması için aklını kullanması temenni edilmez. Hastalanır, şifayı Allah'ta arar!

Kaderci bir ulusla gerçekçi, çağdaş bir ülkeye dönüşmenin yollarını arıyoruz.

Velakin TV'lerde boyalı, boylu boslu, dolgun endamları giysilerinden fırlamış kadınlı kızlı şarkıcılar, parlak yüzlü, parlak sözlü program takdimcileri... ve 12 milyon 930 bin insan, yoksulluk sınırında.

Bizim insanlarımız. Kimi aç, kimi yarı tok! Yeni yıla böyyük gazetenin manşetine bakarak giriyorlar:

"Dünyaya inat umutluyuz!"

***

Tabii erkek ulusun hali başka oluyor. Baksanız ankete; dünyanın 11 ülkesi arasında Türklerin fakirlikten korkmadığını gösteriyor.

Korkmadığı kimi olaylardan belli.

Bırakalım büyük, ulusal ve toplumsal sorunları bir yana:

Elektriğe konutlarda, üstelik ikinci kez, bu defa yüzde 15 zam geliyor. Halkın umurunda değil. Akaryakıta yine ufak tefek bir zam, sessizlik!

Belediye Başkanı Melih Gökçek, doğalgaza fiyat bindirmesi yapacak. İhtiyaç sahibine 50 liradan fazla satış yapmıyor... Kuyruklar Ankara'da metrodan Kızılay alanına kadar uzuyor. Halkımızdan da, muhalefet partilerinden de tık yok!

Melih Gökçek, "Kızılırmak'tan Ankara'ya ekim ayında su gelecek" dedi. Gelmedi. Kasım dedi, olmadı. Aralık kesin, diye vaat etti. Ocak ayı! Kızılırmak suyu yollarda, gelemiyor! Hesabını soran yok.

Güngör Uras , " RTE 'nin iktidar gücü var. Cumhurbaşkanlığı'na en yakın arkadaşını oturttu. Bürokratik yapının tamamı 'yandaşları' nın kontrolünde. Açık anlatımıyla, iş yapmak isteyip de yapamamasının bahanesi yok" diye yazıyor.

İstanbul'un RTE iktidarına arka çıkan, her fırsatta öven iş kadınlarından biri, ekonomi 2008'de tehlike işaretleri veriyor, diye demeçler patlatıyor.

İngiliz pasaportlu ekonomiden sorumlu bakan; düzgün Türkçe konuşmadığından olacak, ekonomi ne durumda, söylendiği gibi tehlike çanları çalıyor mu, sorularını yanıtlarken ne söylediği anlaşılamıyor.

Yükseklerden sesler; ekonomi de, sosyal yaşam da, dış politika da tıkırında!

Oysa tıkırında olan irtica!

***

YÖK'ün yeni başkanı Yusuf Ziya Özcan Bey'in ilk dış gezisi Mısır. Bilimsel tezi de zaten İslam üzerine. Müslüman Kardeşler'in ülkesi Mısır'a gidiyor. El Ezher Üniversitesi'ni inceleyip yararlanabilir ileride.

Bu ülkede kimler mutlu olacak? Soruya yanıt örnek olayda:

Bay Özcan, koltuğa oturur oturmaz, ağa-babalarını memnun edecek demeci patlatarak tarihe geçen bir kişi. Üniversitelere, "Anayasa Mahkemesi'nin, AİHM'nin kararlarını boş verin, türbanı serbest bırakın kimilerini sevindirin" diyen YÖK Başkanı hakkındaki suç duyurusuna Ankara Savcılığı, bu görev Milli Eğitim Bakanlığı'nın diye görevsizlik kararı verdi.

Şimdi durum şu: YÖK Başkanı görevi kötüye kullandı, yasal soruşturma başlatılabilir diyecek yetkili makam; Milli Eğitim ve başında da türban için yasaları, kararları delmek için bir ömür harcayan Bakan Hüseyin Çelik ...

Bakan Çelik'in türbanı kollayan yasadışı demeci nedeniyle YÖK Başkanı'nı sorumlu ve suçlu bulması olanaklı mı?

AKP'ye destek verenlere akıl fikir ihsan eyle Yarabbi!

Hiç yorum yok: