
oldukça beğenerek okuduğum !l imzalı bir yazının başlığı. benim de bu konuda söylemek istediğim 1-2 nokta var: !l'nin de dediği gibi, misyonerlik faaliyetlerini 765 sayılı eski türk ceza kanunu yasaklamakla birlikte bu yasak sonradan kalkmıştır. kalkması kanımca demokratik açıdan son derece doğrudur ve türk anayasal sisteminin de kendisiyle çelişmesine engeldir. anayasamızın 24. maddesi de din ve vicdan hürriyetini düzenlemektedir. 14. maddedeki şartların saklı kalması kaydıyla da 24. maddenin suistimal edilmesi engellenmiştir. söz konusu maddeler şu şekildedir: vı. din ve vicdan hürriyeti madde 24.– herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî âyin ve törenler serbesttir. kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz. din ve ahlâk eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve orta-öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır. kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz. ııı. temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması madde 14.– (değişik: 3.10.2001-4709/3 md.) anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. anayasa hükümlerinden hiçbiri, devlete veya kişilere, anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir. bu maddeler ışığında olaya baktığımızda, ülkemizdeki misyonerlik faaliyetlerinin çok dikkatli bir şekilde yorumlanmasının gereğini görüyoruz. din gibi hassas bir kavram söz konusuysa eğer, ve bu konunun tartışıldığı ülke de demokrasinin kendine olan özgüveninin tekrardan yeni yeni oluştuğu bir dönemde olan türkiye'yse, bu konunun ne denli ivedilikle incelenmesi gerektiği dikkat çekmektedir. kanımca, misyonerlik faaliyetleri yasaklanmamalıdır, meğer ki bölücü bir faaliyet muhteva etsinler. ayrıca türkiye kökenli bir sürü islamcı kuruluş -her ne kadar ben kendilerinden hiç haz etmesem de radikal dinci oldukları için birçoğu- istedikleri gibi ab ülkelerinde dahi faaliyet gösterebilmektedirler, kimse onlara "dur bakalım hemşerim nabıon sen?" tarzı bir reaksiyon göstermemektedir. kaldı ki türkiye gibi, çeşitli cemaatlerin başta üniversite öğrencileri olmak üzere geniş kitlelere kancayı taktığı bir ülkede, hayli hayli izin verilmelidir. hali hazırda müslüman olan bir insanın cemaatin maşası haline getirilmesinin de misyonerlikten hiçbir farkı yoktur. veya düşünsenize bir, siz bir gayrimüslim arkadaşınıza islamı anlattığınız için o sizin hakkınızda suç duyurusunda bulunduğu takdirde savı hakkınızda bu maddenin ihlali iddiasıyla dava açabilecektir. olaylara tek taraflı bakmamak lazımdır. ayrıca; eğer din ve vicdan hürriyeti türkiye'de anayasaca korunma altında olmadığı takdirde, deyim yerindeyse "işin içinden çıkılamaz". bir arkadaşına "ben kiliseleri çok beğeniyorum bizim camiler gibi diil çok temiz tutuyolar" bile desen hakkında bu maddeye dayanılarak dava açılabilir. bu gibi riskler konusunda avrupa birliği'nin son aylarda orhan pamuk meselesi dolayısıyla ortaya çıkan şapşallığına bakmak da yerindedir diye düşünüyorum. avrupa birliği'nin 2537 sayılı yeni tck'daki o meşhur 301. madde konusundaki tavrı ortadadır. o 25 ülkeli koskoca supranasyonel ab bile, yeni türk ceza kanunu tasarısını 301'in nasıl yorumlanabileceğini düşünmeden, bu günleri görmeden onaylamıştır diğer tüm tck maddeleri gibi. şimdi de çıkmış diyorlar ki "o maddeyi kaldırın". hukuk, pür dikkat isteyen bir daldır. bilim dalı olmasa da, tüm bilim dallarıyla en önemli ortak özelliklerinden biri budur bence. ve demokrasi ve özgürlükler de hukuka göbek bağıyla bağlılarsa? kararı sen ver ey yurttaş...
* : Private Sözlük'teki yazımdır, reddy rumuzuyla yazmaktayım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder